Hatay: Beton Yığını Şehir!
Hatay, taşocakları ve beton santralleriyle çevrili durumda. Kentte en az 87 taşocağı bulunuyor. Yaşam savunucuları ve afetzedeler, kentin adeta bir inşaat alanına dönüştüğünü vurgulayarak, "Bu kadar taşocağına ne gerek var? Kimin çıkarına hizmet ediyorlar? Bizi ilaçlara muhtaç hale getirdiler, Hatay'ın sokaklarını rantın esiri yaptılar" şeklinde açıklamalarda bulundu.

Maraş'ta Deprem Sonrası Talan ve Yağma Devam Ediyor
Maraş merkezli depremlerin yıkımına uğrayan kentlerin yeniden inşa süreçleri, yağmacı ve talancı yöntemlerle ilerliyor. Hatay, en çok zarar gören kentlerden biri olmasının yanı sıra kentteki depremzedeler için bir diğer büyük sorun da 'kanser eden' madenler. Taş ocakları başta olmak üzere onlarca maden projesi, ÇED raporları dahi beklemeden onaylanıyor. Bu zamana kadar onaylanan projelerin toplam maliyeti yaklaşık 3 milyar TL'yi bulurken birçok proje ise beklemeye alınmış durumda.
İktidara yakın şirketler, rant ve para hırsıyla hareket ederken, vatandaşlar toz ve toprak içinde yaşam mücadelesi veriyor. Şantiyeler elektrik tüketirken, kentteki vatandaşlar elektriksiz kalıyor. Sürekli elektrik kesintileri, ısınma ve barınma sorunlarının yanı sıra birçok soruna neden oluyor. Sağlıklarını, evlerini korumaya çalışan vatandaşlar, beton santrallerine ve taş ocaklarına karşı sokaklara dökülerek, eylemler yaparak adalet arayışına giriyor. Tek istekleri ise sağlıklı bir şekilde evlerine dönebilmek.
Yıkım Hızla Devam Ediyor
Antakya Çevre Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Karasu, "ÇED Gerekli Değildir" raporlarının kolayca alınmasının ve taş ocaklarının kontrolsüz bir şekilde yayılmasının, depremden bu yana en büyük sorunlardan biri olduğunu belirtti. Karasu, taş ocaklarının tarım arazileri, meralar ve yerleşim alanlarının hemen yanında yer almasının büyük bir sorun olduğunu vurguladı. Karasu, yetkililere seslenerek, taş ocaklarının denetlenmesi ve şehrin yeniden inşası sürecinde titizlikle ÇED sürecinin işletilmesi gerektiğini ifade etti.
İlaçlarla Yaşam Mücadelesi
Hatay'da aylarca usulsüz bina yıkımlarına maruz kalan ve asbeste maruz kalan vatandaşlar, hava kirliliği ile de mücadele etmek zorunda kalıyor. Solunum yolu hastalıkları ve kanser vakaları artarken, taş ocaklarına yakın yaşayan depremzedeler, yaşadıkları sağlık sorunlarına dikkat çekiyor. Vatandaşlar, kentin talan edildiğini ve eski düzenlerini özlediklerini ifade ediyor.
Yıkımın Sonu Gelmiyor
Altınözü'nde bulunan Kuruyer Mahallesi, 11 taş ocağı, 9 beton santralı, 7 parke şantiyesi ve 4 asfalt şantiyesi ile adeta inşaat alanına dönmüş durumda. Ayrıca Hanyolu Mahallesi'nde yapılmak istenen taş ocağı, Hatay Su ve Kanalizasyon İdaresi'ne ait kuyuları ve tarım arazilerini tehdit ediyor. Samandağ Çöğürlü Mahallesi'nde ise faaliyet gösteren taş ocağı ve beton santralı, çevreye zarar vermesine rağmen çalışmalarına devam ediyor.
Yetkililere Yöneltilen Sorular
Bölgede yaşayanlar, yetkililere şu soruları soruyor:
- Bir kentin içinde bu kadar taş ocağına gerçekten ihtiyaç var mı?
- Konut inşaatları için gereken taş miktarı hesaplandı mı?
- Arz-talep dengesi gözetildi mi?
- Şu ana kadar bu sorunlarla ilgili bilimsel çalışmalar yapıldı mı?
Rant Politikaları Kentin Dokusunu Bozuyor
SOL Parti Hatay İl Başkanı Serbay Mansuroğlu, iktidarın rant politikalarıyla kentin dokusunun bozulduğunu belirterek, Hatay'ın tarihi ve kültürel yapısının korunarak inşa edilmesi gerektiğini vurguladı. Mansuroğlu, kentin sağlıksız bir şekilde betonlaşmasına ve taş ocaklarının kurulmasına karşı çıkarken, işçi haklarının göz ardı edilmesine de dikkat çekti.