Doğa neden bizi büyüler?
Antik Yunan filozofu Aristoteles'in "doğa sevgisi" olarak tanımladığı biyofili, yaşayan organizmalarla çevrili olmanın doğal ve zengin bir haz sunduğunu belirtiyor. Bu tanım, bilim insanları tarafından Edward'a atfedilse de aslında Aristoteles'in iş birliği anlamında kullandığı bir terimi yansıtıyor.

Dr. Pedram Türkoğlu - @PedramTurkoglu
İnsanların doğaya karşı içgüdüsel bir sevgi ve bağ beslediğini savunan biyofili hipotezi, evrimsel psikoloji alanında yer alan bir argümandır. Ancak teknolojinin ilerlemesiyle insanın doğaya duyduğu ilginin azaldığı iddiası yanlış olabilir. Aslında teknoloji, insanın doğaya karşı duyduğu cezbedilme dürtüsünün bir uzantısı olarak kabul edilebilir.
EVRİMSEL PSİKOLOJİDE BİYOFİLİK HIPOTEZİ
Biyofili, yaşayan organizmalarla çevrili olmanın doğal bir haz getirdiği şeklinde tanımlanır. İnsan türünün doğaya olan ilgisi evrimsel süreçte genetik temellere dayanır ve insanın hayatta kalma potansiyelini artırabilir. Ancak biyofili ile ilişkilendirilmiş genler henüz tespit edilememiştir.
DOĞA İLE İLİŞKİ VE TEKNOLOJİ
İnsanlar doğal olarak doğaya ilgi duyar ve doğanın sembolik kullanımı, biyofili hipotezini destekleyen niteliktedir. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte insanlar kendi sentetik doğalarını yaratmaya başlamış olsa da, bu durumun "iyi" veya "kötü" olarak sınıflandırılamayacağı belirtilir. Teknoloji, doğadan alınan ve değiştirilen süreçlerden beslenir ve insan türünün doğaya bağımlı olduğu unutulmamalıdır.
TEKNOLOJİ VE BİYOFİLİK
Teorik olarak, teknolojinin gelişmesi ve insanın doğaya duyduğu ilginin azalması arasında doğrudan bir ilişki olmayabilir. Zira günümüzdeki teknolojik gelişmeler, insanın biyofilik davranışının bir sonucudur ve biyofilik davranışın evrimleşerek teknolojiye yöneldiği savunulabilir. Bu bağlamda, teknoloji biyofilik davranışı öldürmemiş olabilir, aksine evrimleştirmiş olabilir.